Duyurular

BASIN AÇIKLAMASI: Suriyeli Mültecilerin Seçimlerde Oy Kullanacağı ve Maaş Aldıkları İddialarına Dair

Önümüzdeki pazar günü gerçekleşecek olan yerel seçimler öncesi ulusal basın yayın organlarında ve sosyal medyada Suriyeli mültecilere yönelik yanıltıcı, kin ve nefret söylemi içeren haber ve paylaşımlara rastlanmaktadır.

 

İltica hakkı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 14. Maddesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin de taraf olduğu 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Sözleşme ve yakın tarihte tüm maddeleri ile yürürlüğe girecek olan 6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile uluslararası ve ulusal hukukça temel bir insan hakkı olarak koruma altına alınmıştır.

 

1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Sözleşme’ye göre mülteci, ırkı, dini, tabiiyeti, belirli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncesi nedeni ile zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen; yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen kişidir.

 

Yaşadığımız coğrafya yüz yıllar boyunca iltica ve göç hareketlerine sahne olmuştur. Yakın tarihimizde de sınır komşularımızdan İran, Irak ve Suriye’de ve dünyanın farklı yerlerinde zulüm tehdidi ile yüz yüze gelen; aile fertlerini, komşularını, dostlarını ve fikirdaşlarını kaybeden çok sayıda mülteci ülkemize sığınmıştır.

 

Son üç yıldır Suriye’de yaşanan savaş, yaklaşık 2 milyon 600 bin Suriye vatandaşını can güvenliği tehdidi ile Ürdün, Lübnan ve ülkemiz başta olmak üzere komşu ülkelere kaçmaya mecbur bırakmıştır. Bu süreçte bir milyondan fazla Suriyelinin ve daha önce Suriye’de ikamet eden mültecinin ülkemize sığındığı tahmin edilmektedir. Bu sayının yaklaşık 210 bine yakınının kamplarda yaşadığı bilinmekte, geri kalan kısmının ise dağınık olarak ülkemizin çeşitli illerinde yaşadığı tahmin edilmektedir. Savaş şiddetlendikçe her geçen gün ülkeden kaçan kişi sayısı artmakta, resmi olarak sağlıklı veriler tutulamamaktadır.

 

Basında ve sosyal medyada Suriye vatandaşlarının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına kabul edildiği, maaş hibe edildiği, Türk vatandaşlarından daha geniş hak ve sosyal yardımlardan faydalandıkları ve yerel ve genel seçimlerde oy kullanacakları yönünde asılsız ve hiçbir resmi veri ve bilgiye dayanmayan haberler çıkmakta, ülkemize sığınan ve yerinden yurdundan edilen bu kişiler ile Türk vatandaşları arasında kin ve nefret duvarları örülmektedir. Anayasamıza göre seçme ve seçilme hakkı, sadece vatandaşlara tanınan bir haktır.[1] Vatandaşlığı kazanma/alma şartları 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu ile düzenlemiş olup sadece uygun koşulları taşıyan kişilerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını kazanması mümkündür. Suriye ile sınırımız 1921 tarihli Ankara anlaşması ile çizilmiş ve bu sınır çizgisi ile bölgedeki pek çok aile bölünmüş, aynı ailenin bireylerinin bir kısmı Türkiye topraklarında, diğerleri ise sınırın Suriye tarafında kalmıştır. Bu minvalde dava açmak yolu ile soy bağını ispat ederek vatandaşlık hakkı kazanabilecek kişiler vardır. Ancak Suriye’deki kayıt sistemi ve savaş yüzünden mevcut kayıtların temininin güçlüğünden dolayı, bu hakkı olanların bile vatandaşlık başvurularını işleme sokmalarının son derece zor olduğu gözlemlenmektedir. 5901 Sayılı Kanun kapsamında evlilik yoluyla vatandaşlık kazanılması için en az üç yıldan beri evli olmak ve evliliğin devam etmesi şartı vardır.[2] İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, bu şekilde 2008-2013 yılları arasında evlilik yoluyla vatandaşlık kazanan Suriye uyrukluların toplam sayısı 2543’dür.[3] Vatandaşlığa bir başka kabul şekli de, olağanüstü hizmet ve başarı, vatandaşlığa alınması zaruri görülen kişiler ve göçmen olarak kabul edilenler olarak belirtilen istisnai hallerdir ki, bu şekilde Türk vatandaşlığına kabul edilen Suriye uyruklu sayısı son üç yılda -24.05.2013 itibarıyla- 71 kişidir.[4]  Kanuna göre evlilik dışında vatandaşlığa geçiş için başvuru tarihinden geriye doğru kesintisiz beş yıl Türkiye’de yasal olarak ikamet şartı vardır[5]  ancak sığınma veya iltica başvuru sahibi veya sığınmacı olarak Türkiye’de ikamet edilmesi, Türk vatandaşlığının kazanılmasında geçerli ikamet olarak kabul edilmez ve bu kişilerin başvuruları kabul edilmez.[6]

 

2008-2013 yılları arasında tüm bu koşulları yerine getirerek vatandaşlık alan/kazanan Suriye uyrukluların sayısı toplam 3577’dir[7], 5901 Sayılı Kanun uyarınca bunların da ancak 71’i son üç yılda Türkiye’ye gelip de, istisnai haller kapsamında vatandaşlık kazanmış kişiler, geri kalanlar kriz öncesi Türkiye’ye gelip başvuru için istenilen yasal ikamet sürelerini doldurmuş kişiler olmak durumundadır. Mevcut yasal mevzuat kapsamında vatandaşlık hakkı kazanan kişiler dışında vatandaş olmayan mültecilerin oy kullanma hakkı bulunmamaktadır. Türkiye’de mültecilere ve geçici koruma sahiplerine verilen tanıtım kartları ve/veya geçici ikamet tezkereleri, vatandaşlara verilen T.C. kimlik kartı yerine geçmez. 99 sayısı ile başlayan 11 haneli yabancı kimlik numarası da T.C. kimlik numarası ile eşdeğer değildir ve bu yabancı kimlik numarası seçimlerde oy kullanma hakkı tanımaz. 

 

AFAD rakamlarına göre 213.358 mültecinin kayıtlı olarak kamplarda yaşadığı bilinmekte, geri kalan kısmının ise dağınık olarak ülkemizin çeşitli illerinde yaşadığı tahmin edilmektedir. Kamplar dışında kalan 800 binden fazla Suriyeli mültecinin yerel yönetimler ve insani yardım kuruluşlarının sınırlı ve yetersiz gıda, giyim ve kırtasiye yardımları dışında Türkiye Cumhuriyeti devletinden veya Birleşmiş Milletlerden maaş almaları söz konusu değildir.

 

Dostluk, barış ve insani desteğe en çok ihtiyaç duyulan savaş zamanlarında, vatanından evinden okulundan işinden edilmiş ve açlık sınırında insan onuruna yakışmayan barınma ve yaşam koşullarında hayatta kalma mücadelesi veren mültecilere destek vermemiz ve kin ve nefret söyleminden uzak durmamız gerekmektedir. Siyasi çıkarlara hizmet eden, yanıltıcı ve resmi olmayan bilgiler içeren söylemlere iltica gibi temel bir insan hakkını konu etmek insan haklarına aykırıdır. Mültecilerle dayanışmayı temel amaç edinen Derneğimiz bu türden kin ve nefret söylemine varan asılsız iddiaların bugün ve her zaman takipçisi olacaktır.

 

Mültecilerle Dayanışma Derneği

27.03.2014

 

 



[1] T.C. Anayasa Md. 66 & Md.67

[2] 5901 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu Md. 16

[3] İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nın yazılı soru önergelerine İçişleri Bakanı Muammer Güler tarafından verilen yazılı cevaplar, 17.12.2013

[4] 5901 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu Md. 12; Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in yazılı soru önergesine İçişleri Bakanı Muammer Güler’in yazılı cevabı, 24.05.2013

[5] 5901 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu Md. 11

[6] Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik, (11.2.2010) Md. 16/2 (c)

[7] İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nın yazılı soru önergelerine İçişleri Bakanı Muammer Güler tarafından verilen yazılı cevaplar 17.12.2013

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu