Ortak Basın Açıklaması: Mülteci Ölümlerini Durdurmak İçin İltica Hakkını Uygulayın!
Suriye iç savaşının başlamasının üzerinden 9 yıl geçti; bu sürede dünyanın birçok başka ülkesinde de çatışmalar, açlık, yoksulluk her geçen gün şiddetini arttırırken, dünyanın en varsıl ülkeleri sınırlarını mültecilerin yasal girişine kapatarak, onları göçmen kaçakçılarına muhtaç ediyor
Dünya genelinde her 113 kişiden biri yurtlarını terk ederek güvenli bir bölgeye geçiş yapabilmek için yollara düşmüş durumda. Türkiye ise çatışma ve siyasi belirsizlik ortamlarının sürdüğü, Suriye, Afganistan, Kongo, Filistin, Irak ve İran gibi ülkelerden gelen mültecilerin Avrupa’ya geçiş noktasında bulunuyor. Mülteciler, ölümü göze alarak, insan onuruna yakışır hayatlar yaşayabileceklerine ve güvende olacaklarına inandıkları Avrupa ülkelerine geçiş yapmayı sürdürüyor. Ancak Avrupa’nın artarak devam eden güvenlik politikalarından dolayı yüz binlerce mülteci Türkiye’ye sıkışmış durumda.
Akdeniz’de ölümlerin durdurulması için harekete geçmeyen hükümetler, zor durumda olan mültecileri, insan kaçakçılarına mahkum edecek ve deniz ortasında yakalayıp kaçtıkları ülkelere teslim edecek ölümcül kararlar aldılar. Ölümleri değil mültecileri engellemek için bir savaş başlatıldı.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasından imzalanan Geri Kabul Anlaşması, Mart 2016 AB-Türkiye Mutabakatı ve yüksek güvenlik önlemleri, Ege Denizi’ndeki geçişleri tamamen engelleyemediği gibi ölümleri de durduramadı. Mart 2016’dan beri azalan geçişler 2019’da yeniden arttı. Geçişlerin artmasının arkasındaki neden Türkiye’nin değişen mülteci politikası. Belirsizlik ortamının devam ettiği ve ağır ekonomik krizlerin yaşandığı ülkelerine geri gönderilme korkusuyla, Türkiye’de yıllardır yaşayan mülteciler de hayatlarını riske atarak Avrupa’ya geçmeye çalışıyor.
2019’da Ege Denizi’nden 60 binin üzerinde mülteci geçiş yaptı ve bir o kadar da mülteci geçiş yaparken engellendi. Uluslararası Göç Örgütü’nün rakamlarına göre, Ege Denizi’nde geçtiğimiz yıl 71 insan öldü. Son 20 yıldır Avrupa topraklarına giriş yaparken hayatını kaybeden mülteci sayısı 34 bini geçmiş durumda.
Ölümü atlatarak Avrupa’ya geçmeye çalışan mülteciler ise Yunanistan’a ait adalarda sefalet içinde yaşamaya ve bekletilmeye mahkum ediliyor
Son olarak İzmir Çeşme açıklarında batan mülteci teknesinde 8’i çocuk 11 mülteci yaşamını yitirdi. Mültecilerden geriye kalan can yelekleri, kimlik kartları, pasaport, fotoğraf ve çeşitli eşyalar ile çocuk ayakkabıları ve kıyafetler sahile vurdu. Böylece, 2020’nin ilk 10 gününde Muğla ve İzmir açıklarında batan 3 ayrı mülteci teknesinde 24 mülteci yaşamını yitirirken 6 mülteci ise denizde kayıp. 11 Ocak’ta da Yunanistan ile İtalya arasında batan mülteci teknesinde 12 mülteci hayatını kaybetti. Endişemiz ölümlerin devam etmesidir.
Avrupalı devletler, 2000 yılından beri Avrupa’ya geçmeye çalışan 34 binin üzerinde mültecinin ölümünü nasıl açıklayabilecektir? Yaptıkları, başka bölgelerden canlarını kurtarmak için yola çıkanlara karşı sürdürülen bir savaş değil mi?Unutulmamalıdır ki Türkiye karasularından çıkıldığı takdirde AB sınırları başlamaktadır. Bunca ölüm, insanlık dışı yaşam koşullarının hepsi bizzat Avrupa Birliği sınırları içinde yaşanmaktadır.
Akdeniz’de daha çok mülteci ölümü yaşanmadan, Avrupa Birliği mültecilere sınırlarını açmalıdır. Güvenlik perspektifi üzerine kurulup, insan haklarına aykırı uygulamalara yol açan sınır politikalarından vazgeçilmeli ve düzensiz göçü önlemek adına yapılan anlaşmalar iptal edilmelidir.
Avrupa Birliği’nin anlaşmalarla sözde bitirmek istediği göçmen kaçakçılığı ve ölümleri ancak Avrupa ülkelerine yasal ve güvenli geçiş hakkının tanınması ile sağlayabilir. Mülteci krizinde, bölge ülkeleri kadar Avrupa ve diğer ülkeler de sorumluluk almalı; sorumluluğunu devretmeye yönelik yaklaşımlardan vazgeçmelidir.
Türkiye de bir an önce hukuka aykırı geri gönderme işlemlerini sonlandırmalıdır. Hukuki belirsizlik ortamına son verilmeli ve Türkiye’de kalmak isteyen mültecilere de koşulsuz mültecilik statüsü verilmelidir.
Avrupalı devletlerin sınır politikaları karşısında biz evrensel insan hakları savunucularına da görev düşüyor. Devletlerin kirli pazarlıklarının konusu olmak zorunda bırakılan, dünyanın dört bir yanında ırkçıların yoğun saldırılarına maruz kalan, savaşlarda katliamlara tanık olan mültecilere dayanışma göstermeliyiz. Onların taleplerinin duyulmasına destek olmalıyız.
Basın Açıklamasına katılan örgütler:
Antikapitalistler İzmir
Hak İnisiyatifi
Halkların Köprüsü Derneği
İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi
İzmir Müzisyenler Derneği
İzmir’de Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği
Konak Kent Konseyi
Konak Kent Konseyi Mülteci Meclisi
Medya ve Mülteci Hakları Derneği
Mültecilerle Dayanışma Derneği