Mültecilerin Yanında, Nefretin, Şiddetin Karşısındayız!
Üyesi olduğumuz Mülteci Hakları Koordinasyonu, 30 Haziran'da Kayseri'de başlayıp diğer illere yayılan mültecilere yönelik saldırılarla ilgili basın açıklaması yaptı.
Kayseri’de göçmen ve mültecilere yönelik, 30 Haziran 2024 tarihinde başlayan ve çok sayıda ile yayılan saldırıları kınıyor ve kamu görevlilerini derhal harekete geçmeye çağırıyoruz.
Türkiye yakın tarihi, toplumun bir kesimi hakkında nefret söylemleri ve hedef göstermeler sonucunda meydana gelen çok sayıda pogrom vakasına tanıklık etmiştir. Nefret suçu kapsamında değerlendirilmesi gereken bu eylemler “halkın tepkisi” diyerek geçiştirilemez. Kamu görevlilerinin net tavır göstermeyen ve suçu hafifleten ifadelerle konuya yaklaşması yaşananların tekrarlanması konusunda saldırganları cesaretlendirme riski barındırır.
Nitekim tamamıyla barışçıl olan, en ufak muhalif eylemde dahi valilikler tarafından uygulanan “Eylem ve Gösteri Yürüyüşü Yasağının” bu saldırılar karşısında uygulanmaması, kamu görevlilerinin saldırılara karşı gerekli önlemlerin alınması bakımından zafiyet içinde olduklarını düşündürmektedir.
Hukuka uygun insan hakları temelli bir göç politikası üretmek yerine tüm söylemlerini mültecilerin geri gönderilmesi etrafında şekillendiren muhalefet partileri de nefret söylemi ve nefret saldırılarının yaygınlaştırılmasında sorumluluk sahibidir. Ayrıca ayrımcılığı, ırkçılığı körükleyen ve hatta normalleştiren ifadeler kullanan medya mensupları da bu söylemlerinin vahim ve geri döndürülemez sonuçlarını fark etmelidir.
Vatandaş olsun veya olmasın ülke topraklarında bulunan herkesin can ve mal güvenliği sağlamak kolluk kuvvetleri başta olmak üzere tüm kamu görevlilerinin sorumluluğudur. Kamu görevlileri hem Türkiye yakın tarihinden hem de 30 Haziran’dan bu yana yaşanan olaylardan ders çıkarmalı ve saldırıya uğrayan kesimleri korumak için gerekli adımları atmalıdır.
Bu kapsamda;
- Kırılganlaştırılmış durumdaki gruplara yönelik özenli dil kullanımı kamu görevinin de kamu yayıncılığının da gereğidir.
- Kamu görevlilerinin, siyasi partilerin ve toplumda etki yaratma kapasitesine sahip olan tüm aktörlerin toplumun belli bir kesimini hedef alan nefret söylemden ve halkı kin ve düşmanlığa teşvik eden ifadelerden kaçınmalıdır.
- Muhalefet partileri ve kamuoyu oluşturmada etkili olan tüm kişi ve kurumlar şiddeti, ayrımcılığı, ırkçılığı her koşulda net bir şekilde reddetmekte kararlı olmalıdır.
- Kolluk kuvvetleri göçmen ve mültecileri korumak için tüm güvenlik önlemlerini almalı, güvenlik güçlerinin yetersiz kalması halinde başka illerden destek güç getirilmelidir.
- Kayseri başta olmak üzere düzenlenen saldırılardan zarar gören kişilerin zararları tazmin edilmeli bu saldırılarda rol alan tüm kişiler titizlikle tespit edilerek yargı önüne çıkarılmalıdır.
- Göçmen ve mültecilere yönelik suçlarda sıklıkla karşımıza çıkan cezasızlık politikasına son verilmelidir.
- Göçmen ve mültecilere yönelik tüm uygulamalarda uluslararası hukuk kuralları gözetilmeli ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalara uyulmalıdır. Ulusal ve uluslararası hukuk kuralları suçun şahsiliği ilkesini ve geri gönderme yasağını da içermektedir.
Bu alanda çalışan dernek ve STK’lar olarak göçmen ve mültecilerin yanında, nefretin, şiddetin, ırkçılığın karşısındayız.