Mülteci Severiz Ama Ayaş’ta Değil
Ayaş Belediye Başkanı Ali Başkaraağaç, “İnsan haklarına karşı değiliz. Ama mülteci kamplarını buraya yapmasınlar, sınır boylarına yapsınlar. Bunun peşini bırakmayacağız. Ayaş’a kamp yaptırmamak için elimizden geleni yapacağız. Bu konuda çok duyarlıyız” diyor. Duyarlılık mühim! Umarız bu duyarlılık diğer şehirlere de sıçramaz Ankara Ayaş’taki ‘sığınmacı kampı’ isyanı, her gün bir başka felaketle uyandığımız son 10 günün gündeminde kaynadı gitti. Bir küçük ilçenin meselesi gibi duran isyan önemli, çünkü altı ilde daha bu merkezlerden yapılması planlıyor. İlçenin CHP’li Belediye Başkanı Ali Başkaraağaç, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun ziyaretinden sonra açlık grevini bitirdi ama fikrinden caymış değil; Ayaş’ta mülteci istemiyorlar. Ayaş olayına bakmadan önce kavramları yerli yerine oturtmak lazım. Sığınmacı ya da mülteci kampı dendiğinde anlaşılan şey, epey karışmış durumda.
Türkiye’de sığınmacılarla ilgili olarak şu anda uydu kent prosedürü yürütülüyor. İçişleri Bakanlığı’nın tespit ettiği 51 şehir var ve iltica başvurusu yapan sığınmacılara oralarda ikamet etmeleri için emir veriliyor. Şehrin otogarına indikten sonra nerede yatıp kalktıklarıyla ilgili bir mekanizma yok. İstedikleri eve yerleşebilirler. Sadece haftada iki-üç kez yabancılar şubeye gidip, imza vermeleri isteniyor. İltica talepleriyle ilgili dosyalarının sonuçlanmasını bu şehirde bekliyorlar. Bekleme süresi 2-6 yıl arasında değişebiliyor.
Pek çok kişinin mülteci kampı denince aklına gelen İstanbul Kumkapı, Edirne Tunca, Kırklareli Gaziosmanpaşa’da tutulanlar, illegal hareket halindeyken yakalananlar. Bu insanlar en kısa sürede ülkelerine iade ediliyor. Kaldıkları yerlere 2010 Mart’ına kadar misafirhane deniyordu, şimdi geri gönderme merkezi.
Ayaş’ta yapılacak olansa bir kabul merkezi. AB müzakere sürecinde hazırlanan Ulusal Eylem Planı’nın bir parçası. Diğerlerinden apayrı ve yeni bir uygulama, maliyetinin yüzde 80’i AB tarafından karşılanıyor. Yedi şehrimize kabul merkezi kurulacak, her birine 750’şer sığınmacı yerleştirilecek. Bu kişiler, özel koşulları uydu kent uygulamasına uygun olmayanlardan seçilecek. Yalnız kadınlar, yalnız çocuklar, hastalar, engelliler, güvenlik sorunu yaşayanlar, ev kiralamaya yetecek kadar parası olmayanlar gibi. Kaldıkları merkezden dışarı çıkma, bulundukları ilde serbest dolaşma hakkına sahipler. Yeni kabul merkezlerinin yapılacağı şehirler arasında Ankara (Ayaş), İzmir, Antep, Erzurum, Van var. Bu şehirlere yedi tane de geri gönderme merkezi yapılacak, yine kapasitesi 750’şer olacak. Buralarda kalanların dışarı çıkma serbestisi olmayacak.
Belediye Başkanı Ali Başkaraağaç’ın yaptırdığı anket çalışmasına göre, Ayaş halkının yüzde 99’unun istemediği merkezler, bu son iki gruba dahil işte. Birinde kendi başına yaşayamayacak kadar muhtaç olanlar, diğerindeyse dışarı çıkmalarına izin verilmediği için yüzlerini bile görmeyecekleri, insanlar kalacak. Her iki grubun ortak noktasıysa, doğdukları büyüdükleri ülkede kalmanın, yaşamanın imkansız hale gelmiş olması.
Ayaş Belediye Başkanı Ali Başkaraağaç, “İnsan haklarına karşı değiliz. Elbette insanlar faşist yönetimler yüzünden ülkelerini terk etmek zorunda kalırlar. Ama mülteci kamplarını buraya yapmasınlar, sınır boylarına yapsınlar” diyor.
Neden sığınmacı istemediklerini soruyorum. “Tarihi, kültürel değerlerimiz var, bozulacak” diyor. Evet, hep bunu söylüyor ama nedir o değerler?
“Ayaş doğa sporlarının yapıldığı, insanların domatesini toplayabileceği, tarihi konakları olan bir kent. Geleneksel el sanatları hâlâ sürdürülüyor. İnsanları hâlâ temiz, bozulmamış. Burası sadrazamlar yetiştirmiş bir kent.”
Tercümesi; Başkaraağaç, ilçenin turizm potansiyelinin körelmesinden, imajının zarar görmesinden endişe ediyor. Zaten sorunca açıkça onaylıyor: “Burası geçmişte cezaevleriyle anıldı, şimdi de mülteci kamplarıyla anılmasın” diyor.
Başkan sokakta başıboş dolaşan sığınmacıların, haftasonu gezilmeye değer Ayaş’ı bitireceğinden korkuyor ama acaba biliyor mu, turist akını beklediği Ankara’da yıllardır mülteciler yaşıyor. Ankara; İstanbul ve İzmir gibi sığınmacılara açık uydu kentlerden.
BİR DUYARLILIK GÖSTERİSİ
Endişe ettiği noktalardan biri, suç oranının artacağı. Oysa tecrübeler bunun tam tersini söylüyor. Mültecilerle Dayanışma Derneği’nden Avukat Taner Kılıç, “Bunlar suçlu, vebalı, mahkum değil. ?imdiyle kadar yerleştikleri şehirlerde eriyip gittiler. İzmir Basmane’de yaşayan bir nüfus var örneğin. Konak Emniyet Müdürü ile konuşmuştum. ‘Sığınmacılar arasında suç oranı sıfır’ demişti. Bunlar zaten zulümden kaçmış insanlar. Niye burada suç işleyip başlarını derde soksunlar? Ayaş’taki ırkçılıktır ve adını koymak lazım” diyor.
Ama Ayaş kararlı. Başkan “Mültecilerin Türkiye’yi köprü olarak kullandığını biliyoruz. AB üstündeki yükü Türkiye’ye atmak istiyor. Türkiye’de mültecilerin ne işi var, onların amacı Avrupa’ya kaçabilmek. Biz bunun peşini bırakmayacağız. Ayaş’a kamp yaptırmamak için elimizden geleni yapacağız. Bu konuda çok duyarlıyız” diyor.
Haber Kaynağı: Hürriyet Gazetesi