MÜLTECİ-DER’DEN LİDERLERE ÇAĞRI 29 Kasım 2015 AB-Türkiye Zirvesi: Liderleri Kirli Pazarlığa Son Vermeye ve İnsan Haklarına Saygı Duymaya Davet Ediyoruz!
Bugün, 29 Kasım 2015 Pazar günü, 11 yıl aradan sonra ilk kez AB ve Türkiye liderleri toplanıyor. Görüşmenin konusu, Türkiye üzerinden AB topraklarına geçen mülteciler olacak.
Türkiye’de resmi rakamlara göre 2.2 milyon Suriyeli mülteci ve 300 bine yakın Suriyeli olmayan sığınmacı ve mülteci bulunuyor. Suriye’nin diğer komşuları olan Lübnan’da 1 milyonun , Ürdün’de 600 binin üzerinde, Irak’ta 250 bine yakın, Mısır’da ise 130 bine yakın Suriyeli mülteci var. 4.300.000’e yaklaşan kayıtlı Suriyeli mültecinin dışında Türkiye de dahil bölge ülkelerinde çok sayıda henüz kayıt altına alınmamış Suriyeli mülteci olduğu tahmin ediliyor.
Bu yıl Türkiye üzerinden Avrupa’ya düzensiz yollarla Ege Denizi üzerinden gidenlerin sayısı 721,127 olarak belirtiliyor; geçenlerin 328.130’i Suriye vatandaşı.[1] Bir başka deyişle, bu sene Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçen Suriyeli mültecilerin oranı, Türkiye’deki Suriyeli mülteci nüfusunun %15’ne karşılık gelmekte.
Bölgede yıllardır süren bu mülteci krizini, Avrupa yeni fark etti. Şimdi Avrupa, Türkiye’den daha sert sınır kontrolleri yaparak ve mültecilerin Türkiye’deki yaşam koşullarını düzelterek, bu geçişleri durdurmasını, “Avrupa Kalesini” korumasını ve mültecileri Türkiye’de tutmasını istiyor.
AB Sınır Ajansı Frontex tarafından desteklenen AB üye ülkeleri şimdiye kadar sınırlara duvarlar veya tel örgüler örerek, hendekler kazarak, denizden veya karadan geri iterek[2] toplu olarak mültecileri AB topraklarına sokmamaya çalıştı. Uluslararası hukuka, AB hukukuna ve ulusal hukuklara aykırı yöntemler kullanıldı. Şimdi AB insanların ölümüne, insan hakları ihlallerine neden olan bu sert ve çoğu zaman hukuka aykırı sınır “koruma” yöntemlerinin Türkiye tarafından da kullanılarak, Avrupa’ya geçişlerin önlenmesini istiyor. Aralık 2013’te göçmenlerin Türkiye’ye iadesi için imzalanan AB-Türkiye Geri Kabul Anlaşmasının yürürlüğe girme tarihini öne çekmek istiyor. Göçmenlere ilaveten, Türkiye’yi mültecilerin geri gönderilebileceği “güvenli üçüncü ülke” ilan ederek, Türkiye üzerinden geçen mültecilerin de geri iadesini gündeme getiriyor. Geri iade edileceklerin veya düzensiz hareket eden göçmen veya mültecilerin sınır dışı amacıyla alıkonulacağı “geri gönderme merkezlerinin” kapasitesinin ve sayısının arttırılması için Türkiye’ye destek veriyor. Türkiye’de “sıcak noktalar” ya da “iltica başvuru ofisleri” oluşturmak istiyor. Bu “iltica ofisleri” vasıtasıyla, Avrupa sığınma sistemini tamamen Avrupa toprakları dışına çıkarmayı ve sadece ve sadece bu ofislerce tespit edilecek “seçili” mültecilere Avrupanın kapısını aralamayı planlıyor.
Türkiye, mültecileri durdurarak yapacağı bu Avrupa polisliği karşısında, Türkiye vatandaşlarına Avrupa’ya (Schengen Bölgesine) üç aya kadar vizesiz geçiş kolaylığı sağlanmasını; hiçbir zaman sonuçlanmayacak AB üyelik müzakerelerinde şimdiye kadar açılmayan bazı bölümlerin açılmasını; mültecilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için Türkiye’ye 3 milyar Euro mali destek yapılmasını; ve mültecilerin Suriye içinde oluşturulacak bir “güvenli bölge” içinde kalması taleplerine destek istiyor. Uluslararası hukuka aykırı olabilecek, insan hakları ihlallerine yol açabilecek ama AB’nin istediğini yerine getirmesini sağlayacak sert sınır kontrol politikalarının uygulamaya konulması, geri gönderme ve geri kabul prosedürlerinde kullanılacak alıkonulma merkezlerinin kapasite ve sayısının arttırılması, üçüncü ülkelere sınır dışı ve geri iade kapasitesinin geliştirilmesi için Avrupa’dan destek bekliyor.
Biz mültecilerin yaşamları üzerinden yapılan bu kirli pazarlığa karşı çıkıyoruz. Hiçbir siyasi, ekonomik, sosyal gerekçe, insan hayatından daha kıymetli olamaz diyoruz. Avrupa ve Türkiye liderlerine bugün yapılacak zirvede bu kirli pazarlığa son vermeleri, tüm politika ve uygulamalarında insan haklarını ve insan onurunu temel almaları ve taraflar arasında gerçekleşen görüşmeler ve iltica-göç politikaları/uygulamaları konusunda şeffaf olmaları için çağrıda bulunuyoruz .
Ayrıca, Avrupa Birliği ve üye ülkelerin liderlerini:
– İkinci Dünya Savaşından bu yana yaşanan en büyük mülteci krizinde, bölge ülkeleri kadar Avrupa ve diğer ülkeleri de sorumluluk almaya; sorumluluğunu devretmeye yönelik yaklaşımlardan vazgeçmeye;
– Milyonlardan söz edilen bir dönemde çok daha fazla sayıda mülteciyi ülkelerine kabul etmeye ve gereğini yapmaya; komşu ülkelere yapılacak mali yardımlar veya diğer vasıtalarla mültecileri Avrupa’ya sokmama uğraşlarına son vermeye;
– Avrupa’ya gitmek isteyenler için yasal ve güvenli yolları açmaya;
– “Sıcak nokta” veya “iltica ofisleri” vasıtasıyla Avrupa sığınma politikalarının üçüncü ülkelere ihracına son vermeye;
– İnsan hakları ihlallerine ve insan ölümlerine yol açan sert sınır politikalarına ve bu politikaların ihracına son vermeye;
– Vize kolaylığı, vizesiz geçiş, mali destek, ticari kolaylıklar gibi havuçlar vererek Türkiye dahil 3. ülkelerin mülteci ve göçmenleri durdurması, geri kabul etmesi amaçlı Geri Kabul Anlaşmalarını iptal etmeye, yenilerini imzalamamaya;
– Çok sayıda mültecinin sığındığı komşu ülkelerde yerel halkın ve mültecilerin istihdamına, insan haklarına ve insan onuruna yakışır bir hayat kurabilmelerine yardımcı olacak şekilde destek vererek insanların yardıma muhtaç bırakmamaya; ekonomik, sosyal ve siyasi etkilerin hafifletilmesi konusunda komşu ülkelere destek olmaya:
– Mülteci karşıtı politikalara, siyasi söylemlere ve akımlara karşı mücadele etmeye;
Türkiye liderlerini:
– İnsan hayatı üzerinden AB ile yapılan bu kirli pazarlığa son vermeye;
– Şimdiye kadar mültecilerin ülkeye kabulü konusunda başka ülkelere örnek olabilecek politika ve uygulamalardan vazgeçmemesi ve mültecilerin güvenli bir şekilde Türkiye’ye girişine izin vermeye;
– Kim yaparsa yapsın Türkiye sınırlarında insan hakları ve insan onuruna aykırı uygulamalara izin vermemeye ve Türkiye, AB veya AB üyesi veya diğer komşu ülkelerin görevlileri tarafından gerçekleştirilen insan hakları ihlalleri konusunda idari, cezai, diplomatik ve siyasi mekanizmaları harekete geçirmeye;
– Mülteci ve göçmenleri Avrupa’ya geçişlerini önleme üzerine kurulu Avrupa Kalesi politikalarının polisliğini yapmayı kabul etmemeye; geçişleri önlemek için insan haklarını ihlal eden uygulamalara, politikalarına göz yummamaya;
– Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçen göçmenlerin iadesini öngören “AB-Türkiye Geri Kabul Anlaşmasını” gözden geçirmeye, bu anlaşmayı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vize serbestisine bağlamamaya; üçüncü ülke vatandaşlarının zulüm görecekleri ülkelere gönderilmesine vasıta olabilecek geri kabul anlaşmalarını kabul etmemeye;
– Uluslararası koruma ihtiyacı olan kişilerin de geri kabulüne yönelik bir görüşmeye, anlaşmaya razı olmamaya;
– Türkiye’de AB iltica ofisi/sıcak nokta kurulmasına izin vermemeye; AB’nin mülteciler konusundaki sorumluluğunu, mali veya diğer siyasi kaygılarla devralmayı kabul etmemeye;
– 1951 Sözleşmesi’ne konulan “coğrafi sınırlamayı” kaldırılarak, Avrupa dışından gelen mültecilere yasal yerel entegrasyon yolu ve kalıcı statü sağlamaya;
– Türkiye’deki mültecilerin ve sığınmacıların insan hakları ve insan onuruna yakışır hayat kurabilmeleri için başta çalışma izni, eğitim ve sağlık hakkı olmak üzere tüm haklarına etkin erişimi sağlamaya;
– Mülteci/ yabancı karşıtı söylemler ve nefret suçlarıyla etkin mücadele etmeye
davet ediyoruz!
Saygılarımızla
Mültecilerle Dayanışma Derneği
[1] http://missingmigrants.iom.int/en/mediterranean-update-27-november-2015 Bu geçenlerin hemen hepsi mülteci üreten ülkelerin vatandaşları: 328.130 Suriye vatandaşı, 142.301 Afganistan, 44.349 Irak, 17.881 Pakistan ve 10.286 Iran vatandaşı Ege Denizini kullanarak Avrupa’ya geçti.
[2] Yasal olmayan yollarla ve kuvvet kullanarak mülteci ve göçmenleri zorla sınırın ötesine geri gönderme