Dünya Göçmenler Gününde Göçmen Olmak!
8 Aralık 2007’yi 9 Aralık’a bağlayan gece Seferihisar, Sığacık açıklarında batan 10-15 metrelik bir teknede ifadelere göre 85 can bulunuyordu(1). Bu 85 candan sadece 6 tanesi kurtuldu; 46 kişinin cesetlerini Sahil Güvenlik ekipleri ve balıkçılar buldular(2) geriye kalanlar ise kayıtlara “kayıp” olarak geçti. Aradan 3 yıl geçti; yılın aynı günlerinde bu kez Meriç kıyılarına çıkarılmış biri 7 aylık hamile 3 kişinin cesetleri hafızalarımızda yer aldı. Bu fotoğraflara Haziran 2010’da Meriç Nehri’nin azgın sularında boğulan 3’ü çocuk 16 kişinin insan kaçakçıları tarafından nasıl suya atlamaya zorlandıklarına dair telefon konuşmaları eşlik etti. 18 Aralık Dünya Göçmen Günü’nden 3 gün önce ise dünya haber ajanslarında, Avustralya’da içinde çocukların da olduğu onlarca mülteci ve göçmene ölüm getiren bir teknenin dev dalgalar tarafından parçalanırken çekilen görüntüleri yer aldı(3).
Hayatlarını riske sokarak denizleri, dağları, nehirleri geçmeye çalışan binlerce insan, ülkelerindeki zulümden kaçarak güvenli bir ülkeye ya da ekonomik sıkıntılardan kaçarak insan onuruna yakışır bir hayata ulaşmayı umuyorlar. Bugün dünyada hayatta kalmak, işkence, insanlık dışı muameleye maruz kalmamak için evlerini, sevdiklerini, ülkelerini terk eden BMMYK’ya kayıtlı 15.2 milyon mülteci bulunuyor. Çok daha fazla sayıda insan ise, bazen çatışmalardan, savaşlardan yıkılan ekonomilerde iş bulamadıklarından; bazen etnik, dini ayrımcılıktan dolayı eğitim, iş imkanların ulaşamadıklarından ya da dünyadaki kaynakların adil dağıtılmamasının kurbanı olduklarından daha iyi, daha insani yaşam şartları istediklerinden ülkelerini terk ediyor. Son on yılda dünya göçmen nüfusunun 150 milyon kişiden 214 milyona yükseldiği tahmin ediliyor. Bugün dünyada her 33 kişiden biri göçmen kökenli(4). Bu artışın arkasında uluslararası ve yerel çatışmaların, savaşların, insan hakları ihlallerinin, ekonomik sömürünün önemli payı var.
Seferihisar trajedisinin 3. yıldönümünde, 18 Aralık Dünya Göçmenler Günü’nde Meriç’te, Avustralya kıyılarında mülteci/ göçmen cesetleri toplanırken bir kez daha hem mülteciler, hem göçmenler için varış noktası olan sanayileşmiş ülkelerin, özellikle Avrupa’nın çevresinde yükselen ve örneğin son bir yılda Avrupa’ya denizden düzensiz girişleri %72.5 oranında azaltan “kale duvarlarına”, gelen göçmenleri durdurmak için insan hakları sicili tartışmalı ülkelerle yapılan pazarlıklara(5), bu pazarlıklarda insan hayatına karşı ekonomik-ticari yardımların verilmesine; düzensiz göçmenlerin iş piyasasında sömürülmelerine, mülteci ve göçmenlerinin insan haklarının ihlal edilmesine, kısa dönemli siyasi çıkarlar uğruna hedef kitlesinde göçmenlerin de yer aldığı yabancı düşmanlığı (xenophobia) ve buna eşlik eden nefret söylemleri ile mücadelede yeterli önlemlerin alınmamasına dikkat çekmek istiyoruz.
Devletlerin katı uygulamaları insanların güven ve refah arayışlarını sona erdirmemekte aksine farklı yolların denenmesine(6) daha riskli yolculuklara mecbur bırakmaktadır. Bu, dünyada insanlığın yaşadığı en önemli sorunlardan birine kayıtsız kalmak, insan hakları ihlallerinin artmasına, yoksul ülkelerde yaşam koşullarının ağırlaşmasına katkıda bulunmak anlamına gelmektedir.
Gelişmiş ülkeler böylece sorumluluğu kendi omuzlarından yoksul ülkelere atarak dünyadaki göçmen ve mülteci sayısının artmasına neden olmaktadırlar.
Ölümlerinin 3. yıldönümünde Seferihisar kurbanlarını İzmir’deki mezarları başında anarken ve 18 Aralık Dünya Göçmen Günü’nde, tüm ülkeleri insan hayatını pazarlık konusu yapmadıkları, göçmen/yabancı düşmanlığını önlemek için gerekli tedbirleri aldıkları, iltica-göç nedenleri ile mücadele için üstlerine düşen yükümlülükleri yerine getirdikleri ve insan haklarının, insan onurunun korunduğu bir dünya oluşturmaya davet ediyoruz.
Mültecilerle Dayanışma Derneği